Oradaydım.
Aylar sonra dört gözle beklediğim bir başka etkinlik için. Hem de bu defa tek başıma. Günümüz Türkçesiyle ' tek tabanca'.
Özel bir okulda öğretmen olmaktan ve aile içerisindeki 'aşırı' sorumluluklardan kaynaklı erteleye erteleye en sonunda bu defa olmazsa bir daha asla olmaz diyerek aniden biletini aldığım oyun için oradaydım. Erken de gitmiştim üstelik. Hemen kendime bir kahve ısmarladım. Oturdum check-inimi yaptım.
Oysa yaptığım şeyler Büyük Usta'ya o kadar ters şeylerdi ki ama hayat da böyleydi.Hem onun oyununa malzemeler veriyorduk. Sanata katkı da sayılabilir bu yaptıklarım. Değil mi ? Şaka bir yana şimdi olmazsa bir daha ne zaman diye diye yaptıklarımdan bir demet bunlar sadece. Check-in fotoğrafım aşağıdadır.Usta'ya saygılar.
Ferhan Şensoy'la tanışmam çok eski günlere, aylara ve hatta yıllara dayanmaktadır. Çok sevdiğim değer verdiğim bir şahsın Usta'ya olan aşırı sevgisinden neler oluyor yahu bir de ben bakayım düşüncesiyle fırsat bulduğum ilk anda koşa koşa oyununa gitme düşüncesi sarmıştır beynimi ve sonunda gerçek vuku bulmuştur.
Dedim ya tanışmamız çok eski ama oturup hiç mi bir kitabını okumadın be çocuğum diye soruyorum kendime. Okumadım ama vallahi aldım. Hem de her birini. Bir yeni çıkan 'Kedittin Direniş' kaldı bir de 'Hacı Komünist'. İsteyenler D&R , İdefix, kitapdenizi, kitapyurdu sitelerine bakabilirler(test ettim onayladım güvenilirler) ve bilimum sahaflarda bulabilirler (mi ?).
O kadar kitabı aldın da ne yaptın diyeceksiniz. Hediye ettim. E dedim ya çok değer verdiğim biri Ferhan Bey'e çok değer veriyordu diye. İnceliklerimden bir demettir bunlar. Sevdiğim insanı donuna kadar düşünürüm. Don almışlığım bile var. Bak vallahi.
...
En son kendime kahve ısmarlamamda kalmıştık. Tek başıma gittim demiştim ya e insan biraz çekiniyor haliyle oysa göbeğimin bir kesildiği bir insan mutlaka yeryüzünde olmalıydı. En azından bir umut. Kendi köşemde oturmuş beklerken bir baktım orta yaşlı masmavi gözlü kısa küllü saçlı bir Hanım teyzem 'Pardon bakar mısınız ?' dedi. Bakmamak mümkün mü içimde oyunun heyecanıyla gözlerimi son derece akıllı olan telefonumdan kaldırıp Hanım teyzeye baktım. Usulca yanıma oturdu. Telefonunu gösterdi. Facebook açıktı. 'Gelmekte biraz tereddüt ettim ama bir şey soracaktım. Şimdi hani burada Ferhan Şensoy izliyor yapılıyor ya, nasıl olacak o?' ( Hanım teyzem yer bildirimi yapacak ama yanına Ferhan Şensoy izliyor yazmak istiyor). 'Hemen yardımcı olayım' dedim aldım elinden bir bir gösterdim,yaptık. 'Mutlu hissediyor da yazabilir miyiz?' dedi. Aynı anda hem mutlu hem de Ferhan Şensoy izliyor yapamadık. Bu bize Mark Zuckerberg'in bir oyunu olsa gerek. 'Hanım teyzecim ya mutlusundur ya Ferhan Şensoy izliyorsundur ikisi olmuyor maalesef' dedim. Hatta yayının üzerine Ferhangi Şeyler bile yazdım. İçimden bu da sana son jestim hanım teyze diye geçirdim. Teşekkür etti, ayıp olmasın diye gelmediğini çok düşündüğünü söyledi. Bunun ayıp olmadığını ülkede ne ayıpların kapatıldığını söyledim. Gülüştük ve hanım teyzem beni yine yalnızlığımla baş başa bıraktı, eşine yayınını büyük bir sevinçle gösterdi. E çağ teknoloji çağıydı.
İçeri girip yerimi aldım. Yanımda bir çift,sol yanım boş. Öyle bekliyorum fonda şarkılardan bir demet derken yanıma benim gibi yalnız bir bey geldi oturdu. Ahh dedim tek yalnız ben değilim zira tam önümde iş yerinden firar girişiminde bulunmuş bir ordu birbirleriyle şakalaşmakta ve ben hayranlıkla onları seyretmekteydim. Unutmadan elbette dekorun fotoğrafını çektim ama sadece dekorun. Buyurun, araştırdım yıllardır aynısı ama bu da benim gözümden fena mı?
Aylar sonra dört gözle beklediğim bir başka etkinlik için. Hem de bu defa tek başıma. Günümüz Türkçesiyle ' tek tabanca'.
Özel bir okulda öğretmen olmaktan ve aile içerisindeki 'aşırı' sorumluluklardan kaynaklı erteleye erteleye en sonunda bu defa olmazsa bir daha asla olmaz diyerek aniden biletini aldığım oyun için oradaydım. Erken de gitmiştim üstelik. Hemen kendime bir kahve ısmarladım. Oturdum check-inimi yaptım.
Oysa yaptığım şeyler Büyük Usta'ya o kadar ters şeylerdi ki ama hayat da böyleydi.Hem onun oyununa malzemeler veriyorduk. Sanata katkı da sayılabilir bu yaptıklarım. Değil mi ? Şaka bir yana şimdi olmazsa bir daha ne zaman diye diye yaptıklarımdan bir demet bunlar sadece. Check-in fotoğrafım aşağıdadır.Usta'ya saygılar.
Ferhan Şensoy'la tanışmam çok eski günlere, aylara ve hatta yıllara dayanmaktadır. Çok sevdiğim değer verdiğim bir şahsın Usta'ya olan aşırı sevgisinden neler oluyor yahu bir de ben bakayım düşüncesiyle fırsat bulduğum ilk anda koşa koşa oyununa gitme düşüncesi sarmıştır beynimi ve sonunda gerçek vuku bulmuştur.
Dedim ya tanışmamız çok eski ama oturup hiç mi bir kitabını okumadın be çocuğum diye soruyorum kendime. Okumadım ama vallahi aldım. Hem de her birini. Bir yeni çıkan 'Kedittin Direniş' kaldı bir de 'Hacı Komünist'. İsteyenler D&R , İdefix, kitapdenizi, kitapyurdu sitelerine bakabilirler(test ettim onayladım güvenilirler) ve bilimum sahaflarda bulabilirler (mi ?).
O kadar kitabı aldın da ne yaptın diyeceksiniz. Hediye ettim. E dedim ya çok değer verdiğim biri Ferhan Bey'e çok değer veriyordu diye. İnceliklerimden bir demettir bunlar. Sevdiğim insanı donuna kadar düşünürüm. Don almışlığım bile var. Bak vallahi.
...
En son kendime kahve ısmarlamamda kalmıştık. Tek başıma gittim demiştim ya e insan biraz çekiniyor haliyle oysa göbeğimin bir kesildiği bir insan mutlaka yeryüzünde olmalıydı. En azından bir umut. Kendi köşemde oturmuş beklerken bir baktım orta yaşlı masmavi gözlü kısa küllü saçlı bir Hanım teyzem 'Pardon bakar mısınız ?' dedi. Bakmamak mümkün mü içimde oyunun heyecanıyla gözlerimi son derece akıllı olan telefonumdan kaldırıp Hanım teyzeye baktım. Usulca yanıma oturdu. Telefonunu gösterdi. Facebook açıktı. 'Gelmekte biraz tereddüt ettim ama bir şey soracaktım. Şimdi hani burada Ferhan Şensoy izliyor yapılıyor ya, nasıl olacak o?' ( Hanım teyzem yer bildirimi yapacak ama yanına Ferhan Şensoy izliyor yazmak istiyor). 'Hemen yardımcı olayım' dedim aldım elinden bir bir gösterdim,yaptık. 'Mutlu hissediyor da yazabilir miyiz?' dedi. Aynı anda hem mutlu hem de Ferhan Şensoy izliyor yapamadık. Bu bize Mark Zuckerberg'in bir oyunu olsa gerek. 'Hanım teyzecim ya mutlusundur ya Ferhan Şensoy izliyorsundur ikisi olmuyor maalesef' dedim. Hatta yayının üzerine Ferhangi Şeyler bile yazdım. İçimden bu da sana son jestim hanım teyze diye geçirdim. Teşekkür etti, ayıp olmasın diye gelmediğini çok düşündüğünü söyledi. Bunun ayıp olmadığını ülkede ne ayıpların kapatıldığını söyledim. Gülüştük ve hanım teyzem beni yine yalnızlığımla baş başa bıraktı, eşine yayınını büyük bir sevinçle gösterdi. E çağ teknoloji çağıydı.
İçeri girip yerimi aldım. Yanımda bir çift,sol yanım boş. Öyle bekliyorum fonda şarkılardan bir demet derken yanıma benim gibi yalnız bir bey geldi oturdu. Ahh dedim tek yalnız ben değilim zira tam önümde iş yerinden firar girişiminde bulunmuş bir ordu birbirleriyle şakalaşmakta ve ben hayranlıkla onları seyretmekteydim. Unutmadan elbette dekorun fotoğrafını çektim ama sadece dekorun. Buyurun, araştırdım yıllardır aynısı ama bu da benim gözümden fena mı?
(Bu fotoğrafı düzenlemeden koyuyorum.Renklerle şekillerle oynamadan. Öyle bir anlamı yok canım. Bir anda çokça akıllı telefonumdan bilgisayarıma ferhangi fotolar adlı maille direkt düzenlemeden aktardım ondan. Her şeyin de bir sebebi olmamalı ya!)
Fotoğraf çektim, salon doldu derken ışıklar yavaş yavaş sönmeye başladı ve Usta sahnede. Oyun süresince fotoğraf çekilmemesi, kayıt alınmaması ile ilgili uzun süreli tehdit içerikli ikazı da unutmamak gerek pek tabi.
Derken hop oyun arası.(Elbette ki oyunla ilgili bilgi vermeyecektim. Alın biletinizi gelin vatandaşlar, gösteri sahneleri herkese açık.)
Hanım Teyzemin bana yaptığı sıcak davranışın etkisinde kalmış olacağım ki yanımda oturan çiftin beyfendisine 'Ben bir lavaboya gideceğim çantam burada kalsın siz buradasınız değil mi?' dedim. Adam 'Evet' dedi ama anlamadı sanırım çantayı eşinin kalktığı koltuğa koydu. Koş dedim hemen geri dönmelisin.Şimdi çantayı geri alamayacağın için koşar adımla gitmelisin. İşin komik yanı cüzdanımın ve pek akıllı telefonumun da çantamda olmasıydı. Adam alsa alacak. Nereden bu özgüven ?
Nereden mi ? Telefonumun akıllığının beni ilgilendirmemesi ve cüzdanımda meteliğimin olmamasından. Son parasını oyun öncesi kendine ısmarladığı kahveye veren bir öğretmenim ben. Hem de özel okul öğretmeni( halk arasında çok para almasıyla bilinen ama aslında sürünen kişidir). Koşar adımlarla AVM içinde tuvaleti arayıp bulup geri döndüğümde çantam koltuğumda beni bekliyordu. Teşekkürümü etmiş, olması gerekenin de bu olduğunu düşünerek yerimi almıştım bile. Ama o da ne benim gibi tek tabanca takılan beyfendi ortada yoktu. Önemli bir işi olmalıydı ya da çok aptaldı.( Pardon!)
Derken oyun bitti.Hayranlıkla alkışladık. Ahh bir fotoğraf çekebilseydim (yalan)...
Oradaydım.
Evet. Aylar öncesinden düşünü kurduğum şeyi gerçekleştirdim. Ama bir imza alamadım, tanışamadım. Salondan çıkarken imza kuyruğuna takılı kaldı gözüm.
Elbette ki oyunla ilgili yorumda bulunmuyorum. Çıkın çıkın gidin. Sizlerde mutlaka izleyin!
Yorumlar
Yorum Gönder